İnna lillahi ve inna ileyhi raciun…
Ülkücü camianın başı sağolsun.
“Yusufiyeli Cengiz” abimiz şehit edildi.
O hiçbir zaman reis, başkan olmak istemedi.
Hep mütevazi tavrını ve pozisyonunu korudu.
Teşkilatı ne dediyse onu yaptı.
“Gerekirse teşkilatım emretsin çaycılık yaparım” dedi.
Boynunda asılı duran fotoğraf makinesiyle ülkücü hareketin İstanbul’da ki arşivi oldu.
Bütün parti programlarında onun objektifine girip birilerine görünmek isteyen insanları hep mutlu etti.
En son görüştüğümüzde maddi sıkıntılarından bahsetmişti.
11 yıl mahpusluğunu yattığı davasına asla kötü düşünmeyip hep el üstünde tutmuştu.
Ülkücü şehitlerimize ithafen “Unutmak tükenmektir” sözlerini beynimize kazıyıp unutmamayı hatırlatmıştı.
Allah gani gani rahmet eylesin hepsine.
Unutmadığı kardeşleriyle mekanları cennet olsun inşallah.
“Yusufiyeli Cengiz” artık yok.
Biz ise bu kirlenmiş dünyada kire pasa bulaşmadan devam etmeye çalışacağız.
“Yusufiyeli Cengiz” abimiz artık yok ama neden yok?
Seçilerek mi katledildi yoksa kim vurduya mı gitti?
80 öncesi olayların başlangıcında cennet mekan ilk şehidimizin katledilmesi de Ruhi Kılıçkıran durduk yerde katledilmiş ve sonrasında yuvarlak rakamla 5000 ülküdaşımızın şehitlik mertebesine kavuşacağı bir süreci başlatmıştı.
Allah muhafaza bu durum istediğimiz bir durum değil.
Asla ve kat’a olamaz da zaten.
Zaten son şehidimiz “Yusufiyeli Cengiz”de asla böyle bir durum taraftarı değildi.
Ülkücü hareketin kavga ile işi olmadığını kendi kuşağının bu diyeti ödediğini ifade ederdi hep.
Yusufiyeli Cengiz abimizin katledilişi de bu şekil bir durumun fitilini ateşlemek amacını güttüğünü düşünüyorum.
Bunun böyle olmadığını kimse bana anlatmasın.
İstanbul’un göbeğinde sen geleceksin, MHP seçim bürosu basacaksın, silah sıkıp adam öldüreceksin, sonrasında elini kolunu sallaya sallaya kaçacaksın.
Hem de bu kadar şeyi 30 kişiyle yapacaksın.
Peh yesinler seni.
12 yıldır memleketi yöneten hükümetin ve başının ağır tahrik ve aşağılamaları karşısında susan ve gerilen ülkücüleri sokağa dökmek için en güzel eylemdi belki de bu olay.
Akıllı olan bir kimse -özellikle ülkücüler- bu olayın failleri olarak asla ve asla ilk akla gelen şıkları düşünmemelidir.
Bu şekilde düşünülmesi isteniyor zaten.
Bazı güçler (!) Türkiye’nin ordu ve polisinden sonra en organize topluluğunu başka nasıl sokağa döküp ortalığı karıştıracaklar ki?
Tabi ki DHKP-C veya PKK saldırdı diye düşündürerek.
Bu işi planlayanlar ve eyleme dökenler ülkücülerin düşman bildiği kılıklara girerek, onların içlerine sızarak, ülkücülerin en sevgililerini katlederek bunu yapabilirler ancak.
Lütfen 80 öncesi sabah ülkücü vuran silahın akşam devrimci vurduğunu unutmayın.
Olay sonrasında ki ilk açıklamalara bakıyorum.
Vali klişe demeçlerinden birini veriyor.
“Bu menfur olayı esefle ve nefretle kınıyorum olayın failleri en kısa zamanda yakalanacaktır”.
Hükümet ve basın suskun çok ta umurlarında değil zaten konu.
MHP Genel Merkezi “ülküdaşının elini sıkmayan” Edip Semih Yalçın ağzından danışmanların yazdığı 5 yaşındaki anaokulu bebesi tarafından bile anlaşılabilecek bir metini basın vasıtasıyla paylaşıyor.
Hal böyle olunca yapılan katliam yapanın yanına kar kalıyor.
Yine hal böyle olunca bize de rahmetlinin arkasından el fatiha deyip cenaze merasimine katılmak düşüyor.
İnşallah orada olacağım Cengiz abi.