Bu yazı şahsıma gelen bir okuyucu mektubudur.
Bir şehit yakınının feryadı, sitemi ve hak arayışının bir resmidir aslında bu yazı.
Bebek katili, asker ve polis katili bir caninin özel şartlarda hazırlanmış hüçresinden alınıp bu necip milletle alay eder gibi “ev hapsi” tartışmalarının gölgesinde bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının devletini yönetenlere bir serzenişidir bu yazı.
Bakalım neler yazmış;
* * *
Ben 25 yılını Emniyet Teşkilatının çeşitli birimlerinde, gece gündüz, büyük fedakarlıklarla ve onurla görevini ifa etmiş bir polisin kızı ve babasından bayrağı alarak on yıl bu polis teşkilatında görev yapan yine görevine giderken elim bir trafik kazası sonucu yaşamını yitiren şehit bir polisin kardeşiyim.
Ezanını, vatanını, milletini, bayrağını canından aziz bilen mukaddes değerlerinin idrakinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşıyım…
Bir işim yoktu, baba mesleğini devralan kardeşimin hakkın rahmetine kavuşmadan önce polis olmak istedim.
Ancak polis olmak için yeterli ve gerekli şartlara haiz olmadığımdan bu amacıma ulaşamadım.
Niye yazıyorum bunları; Kardeşim 2005 yılı 10 Nisan’ında devletin kendisine zimmetlediği motosikleti üzerinde yine devletin giydirdiği üniforması ile görevine giderken elim bir trafik kazası sonucu Muğla’nın Marmaris ilçesinde hakkın rahmetine kavuştu…
Hak nazarında mertebesi nedir bilemem lakin devlet nazarında “görev şehidi” olarak nitelendirilmiştir.
İnşallah şehitlerimizle haşrolmuştur…
Evet, kardeşim görevini yaparken şehit oldu, Muğla’da düzenlenen törenin ardından naaş’ı albayraka sarılı bir şekilde evimize geldi.
O gün evimize bir kor düştü ve devletim “şehittir” belgesini babama teslim etti..
O an itibariyle artık biz şehit ailesiydik.
Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin.
Daha sonra öğrendiğimiz üzere devletin şehit ailelerine sunduğu iş istihdamıyla ilgili bir kanun maddesi varmış, araştırdık.
TERÖR EYLEMLERİ NEDENİYLE ŞEHİT VE MALUL OLANLARIN YAKINLARININ VE ÇALIŞABİLECEK DURUMDAKİ MALULLERİN KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA İSTİHDAMI…diye devam eden ilgili madde.
Bu durumda kardeşim trafik kazasında vefat ettiği için bu kanunun kapsamını dışında kalıyordu.
Bizde bu yüzden iş ile ilgili hiçbir girişimde bulunmadık.
Benim kardeşim bir mayına basmadı ya da hain bir kurşunun hedefi olmadı, kolu bacağı kopmadı demek ki kardeşimin memuriyet hakkının devam ettirilmesi hakkına sahip değiliz dedik ve hiçbir girişimde bulunmadık…
Lakin ülkemizde son yıllarda yaşanan afları ve düzenlemeleri izlerken dedim ki; Her şey aklıma gelirdi de bölücülerin şehit ve gazilerden daha değerli olacağı aklıma gelmezdi… 34 kaçakçı öldürülüyor adına masum halk deniliyor hazırlanan taslakta görüyoruz ki bu yasa tamamen onların işine yarıyor ve benim devletim kaçakçıya 123 bin TL tazminat ödüyor…
Bu hazırlanan taslakla beraber tüm bunları izlerken bende gereken evrakları tanzim edip bulunduğum ilçe kaymakamlığına müracaatta bulundum.
Daha sonra İzmir şehit ve gazi yakınları şube müdürlüğüne oradanda kardeşimin son görev yaptığı ve elim kazanın yaşandığı Muğla valiliğine evraklarımız gönderildi.
Komisyon kurulup iç işleri bakanlığına gereken cevap noktasında iletildi ancak tüm çabam devletimin verdiği “şehittir” belgesi elimizde olmasına rağmen “olumsuz” sonuçlandı…
Şimdi bende soruyorum bir devlet neden;
** askerine ve polisine kurşun sıkarak bölünmez bütünlüğüne halel getirmeye çalışanların ayağına giderek mahkeme kurar,
** kendisine kasteden teröristi neden pişmanlık yasasından faydalandırır, topluma kazandırma adına maaşlı iş verir,
** bunu yaparken de aynı imkânı neden şehidinin yakınına sağlamaz,
** “şehittir” yazısını verdikten sonra şehitleri neden “görev şehidi” “terör şehidi” diye ayırır,
** af kapsamından faydalandırarak dağdan inenleri “hiç bir terör eylemine karışmadıkları tespit edilmiştir” diyerek topluma kazandırmak adı altında iş temini yapar,
** vatan hainlerini hastaneye ve mezarlığa ambulanslarla götürür de, şehidini neden kamyonetin kasasında ailesine teslim eder,
** Uludere’de katır sırtında bilmem ne kaçırırken devletin kurşunuyla öldürülen kaçakçıya neden tazminat adı altında 123 bin TL menfaat sağlar.
Hadi bunları bir tarafa bırakın düz mantıkla bakıldığı zaman bu devletin bizlere sahip çıkması için silahı elimize alıp dağa çıkarak sonrasında “ben pişmanım beni topluma kazandırın” mı dememiz lazım.
KCK operasyonları sonrasında içeriye alınan KCK mensuplarını kurtarmak için çırpınan meclisin içindeki teröristlere devlet bu milletin çocuklarının analarının ak sütü gibi helal vergileriyle maaşa bağlarken bu vatan uğruna göreve giderken şehit olan şehidimin yakınına neden iş vermez , imkan sağlamaz anlamış değilim…
Benim kardeşimde bir mayına basabilirdi, kolu bacağı kopabilirdi belki de cesedine bile ulaşamayabilirdik bir bombalı saldırıya kahpece bir kurşunda vefat edebilirdi ve bizler o şartlarda bile vatan sağ olsun diye haykırırdık. Kahrolsun vatan, bu nasıl devlet demezdik.
Bugün çıkarılan aflar ve yasalarla devletin şehit kabul ettiği bir kişinin kardeşinin isyanıdır bu…
Vatan hainlerine tanınan bu vatanın evlatlarına tanınmayan haklarımı istiyorum kardeşimin memuriyet hakkının devamını istiyorum… Bu düşüncelerimi kaleme alırken yüce Türk milletinin takdirine bırakıyorum, çıkacak yasa ve kanunların yeniden göz önünden geçirilerek düzenleme yapılmasını istiyorum.
Amaç topluma kazandırmak ve mağdur etmemekse bu kadar gözü yaşlı yüreği yangın yeri olan ana, baba , eş, çoluk çocuk, bacı, kardeş varken ve bunlar her şey vatan için vatan sağ olsun diye haykırırken ne kadar hakkımdır bilemiyorum ama kaçakçıya ve teröriste tanınan hak ve af var ya çok zoruma gidiyor.
BENDE TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ONURLU BİR FERDİ VE BİR GÖREV ŞEHİDİ KARDEŞİ OLARAK HAKKIMI İSTİYORUM…
İnanıyorum ki bu sesime olumlu ya da olumsuz bir ses gelecektir…
Serap AYVASAKI serapayvasaki@hotmail.com