Bugünlerde insanın tam anlamıyla mecalsiz ve çaresiz kaldığı anlar yaşıyoruz.
Ve kim olursanız olun, ne yaparsanız yapın, sahip olduğunuz güç ve ihtişam, bu çaresizliğe engel olamıyor.
Hatta sahip olduğunuz güç ve ihtişam, bu çaresizlik karşısında daha bir sakil görünüyor.
Bu çaresizlik yaşadığımız anlardan biri de ölüm.
Ölüm karşısında tevekkülden başka yapabileceğiniz hiçbir şey yok…
Ölüm, şu an ne zengin tanıyor, ne fakir, ne yaşlı ne de genç herkesi ayrı iştahla yutuyor ve biz farkında olmadan bir yönüyle de tüm canlılara eşitlenme halini gösteriyor.
Kimimiz anlıyor kimimiz anlamıyoruz ama çaresizce kabulleniyoruz.
Ölümlü bir varlık olduğumuz gerçeği, biz insanoğlu için aynı zamanda bir zaaf.
Bu zaaf, ortalaması 70-80 yıl olan ömre her şeyi sığdırma arayışına yol açıyor ve bunun için her türlü hırsı, çılgınlığı da yaptırıyor.
Bunların hepsi ölüm gerçeğini unutarak her şeyi yaşama çabalarından başka bir şey değil.
Yaşadığımız bu süreçte değiştirilemeyecek bir gerçek olan ölüm, biz insanlara aynı zamanda tevazunun da ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor.
Her şeyin anlamsız olduğunu anlıyorsunuz.
Bazen büyük hayallerini gerçekleştirmek için nelerden vazgeçiyor insan?
Ailesine, dostlarına ve sevdiklerine ayıracakları vakitlerden hiç düşünmeden vazgeçiyorlar.
Ve bugünlerde, sevdiklerine son kez sarılamıyorlar, sıcak bir dokunuştan, tatlı bir gülümsemeden mahrum bir şekilde ayrılıyorlar ama bu durumun farkındalar mı bilmiyorum sadece yaşayan biliyor.
Yani ateş düştüğü yeri yakıyor.
Aslında ölüm eski bir şey ama her insan yaşayınca yeni sanıyor.
Belki hepimiz benzer anlarda benzer şeyleri düşünüyoruz galiba.
Unuttuğumuz hayatın bu gerçeklerini sadece, ölümle karşılaştığımızda hatırlıyor olmamız çok acı.
Ama ölüm, her zaman olduğu gibi ne kadar küçük olduğunu ve aynı zamanda ne kadar da büyük olduğunu da, dünyevi olan her şeyin boş olduğunu da çivi gibi çakıyor beynimize bu günlerde.
Lütfen, sevdiklerimize daha çok vakit ayıralım, daha çok seviyorum diyelim, istediğimiz şeyleri ertelemeyelim, bilerek ya da bilmeyerek üzdüklerimizin kalplerini yeniden kazanalım, küçük hırslarımızın bizi esir almasına izin vermeyelim.
Sadece tanıdıklarımıza değil, tanımadıklarımıza da merhaba, günaydın diyelim.
Allah’a sahip olduğumuz her şey için şükredelim ve birbirimizi çok sevelim…
Sayın Canan KARAKUŞ İNCE ağzınıza, yüreğinize ve kaleminize sağlık diliyorum.