Memleket 15 güne yakın bir zamandır bir tiyatro seyrediyor,
Dağdan inenlerin işsiz güçsüz kalması sonucunda dağdaki eylemlerini “dağdan indim şehire” güdüsüyle büyükşehirlerde devam ettiriyorlar.
İlk buldukları zeminde de yeşili sevenleri gazlayarak (buradaki gaz polisin biber gazı değil motive etmek anlamında kullanılmıştır) taksimde yeşil katliamına hayır diyerek eyleme başlatmıştırlar.
Gezi parkına gelip fındık fıstık yiyerek Topçu kışlasının yapılması için kesilecek ağaçları bahane ederek hükümetin icraatlarını protesto etmek isteyen çevre dostlarıyla beraber olmuşlardır.
Bu beraber olma esnasında vatandaş-eylemci- polis arasında kısa zamanda ciddi zararlara sebep olmuş işler cereyan etmiştir.
O kadar ciddi ki ölüler, tutuklamalar, yaralanmalar ve sakatlanmalar bu işin faturası olmuştur.
Hatta ve hatta o kadar büyümüştür ki işler sayın başbakan 4 günlük Fas ziyaretine gitmiş ve ülke yönetimini duygusal başbakan yardımcısı Sayın Arınç’a teslim etmiştir.
İyi polis görevini Sayın Arınç yaparken Fas’tan dönen başbakan delikanlılığından taviz vermemiş evinde oturan yüzde elliden bahsetmiştir.
Sahi o yüzde elliyi evinde tutmak ne kadar zor bir iştir, bu konuda sayın başbakanı tebrik ediyorum.
Malum Türkleri sevdiklerine karşı bir eylem yapıldığı zaman evinde tutmak çok zordur.
Allah için sayın başbakanı da çok seven var bunu havaalanında gördük.
Atılan sloganlar bunun bir göstergesiydi.
Hatta onun bu sevgisinden güç alan bazı gençler sanal ortamlarda Anıtkabiri yıkmaya kadar gitmişti.
Sonra ne oldu bilmiyorum yıktılar mı yıkmadılar mı takip edemedim.
Bu esnada 2 figür öne çıkmış ve görevlerini yerine getirmiştir.
Birincisi devletin babalığını sayın cumhurbaşkanımız çok net bir dille anlatmış ve herkesin teveccühünü bir kez daha kazanmıştır.
Sayın başbakanın sert üslubundan sonra Sayın Arınç ve sayın cumhurbaşkanımızın birbirine yakın ve sayın başbakanınkinden 180 derece ters üslupları, bu memleketi keşke Sayın Arınç ve sayın cumhurbaşkanı beraber yönetse dedirtmiştir.
Bunlar olurken ilk iki gün hatta üç gün “Yeşil Eylem”in en önüne geçen hatta ve hatta biber gazını ayrı, kapsülünü ayrı hisseden BDP’nin sevimli milletvekili Sırrı Süreyya Önder bu eylemlerde öne çıkan veya çıkarılan ikinci siyasi figür olmuştur.
Ama her ne hikmetse dinamitin fitili ateşlendikten sonra kendisini göremedik sahalarda.
Üçüncü günün sonunda o da tribündeki yerini alıp seyretmeye başlamış, görevi dağdan inenlere devretmiştir.
Hoş yakın bir zaman önce “Küçük Adamlarla Büyük Oyunlar” diye bir yazı yazmıştım.
Oradaki adamlardan biri olan sevimli vekil Sırrı Süreyya bey Sinop’tan öteye gidememiş ve o görevini “akıllı” olduğuna inandığı 63 arkadaşına devretti.
Yoluna devam edebilseydi herhalde Trabzon’da hemşerilerimle çok iyi anlaşacaktı.
Beni aradılar bekliyorlarmış, programın iptal edildiğini öğrenince çok üzülmüşler hatta.
Memleketin tüm meselelerini orada halledeceklerdi.
Artık bir daha ki sefere ne diyelim şartlar henüz müsait değil!
Bu arada dağdakilerin başı yazın keyfini adasında güneşlenerek çıkarıyor zannımca.
Baksanıza çözüm sürecinde her gün yandaş basında boy boy resimlerini, devlet başkanı gibi demeçlerini hatta ve hatta tehditlerini okuduğumuz sanki kendisi değildi.
Yaz güneşinin keyfini çıkarıyor gibi hiçbir şeyle ilgilenmiyor bu arada.
İstanbul’da ve İzmir’de resimleri sallandırılırken hem de.
İnşallah resimlerinden sonra kendisinin de tüm endamıyla sallanır o meydanların birinde, bu da ben fakirin Allah’ından bir dileği olsun.
Bugün iki haftasını doldurmuş olan “gezi parkı” eylemleri hiçbir sonuç vermeden bitecektir.
Ancak verilmesi gereken mesaj az da olsa verilmiş ve yerine ulaşmıştır.
Belki de bir şeylerin provası, ön çalışması olmuştur.
Baksanıza dış basın ısrarla köşe yazarlarına bir “Türk Baharı”ndan bahsettirmiş, bizim basından ve bazı siyasetçilerimizden bile benzer cümleler ve değerlendirmeler yapıldığına şahit olduk.
* *
Millet olarak biraz daha itidalli ve akıllı davranılırsa bugüne kadar ki zamanda öyle veya böyle kaybettiğimiz toplumun tüm kesimlerinin birlikte eylem yapabilme yeteneğini tekrar yakalamış oluruz.
Taksim gezi parkıyla ilgili yazılacak çizilecek o kadar konu var ki, bazıları komplo teorisi olur bazıları ise işin gerçek boyutu.
Biz şimdilik bu kadarını yazalım diğerlerini daha sonra yazar konuşuruz.
Malum bu ülke haberin ülkesi.
Burada haberde bitmez kahramanda..
10 Haziran 2013/ Ümraniye