1. Gün Spora başlamayı düşünün
5. Gün Spor yapan insanların resimlerine bakın
10. Gün Spor yapan insanları seyredin
15. Gün Kendinize spor ayakkabısı satın alın
20. Gün Ayakkabılarınızı giyip kapının önünde oturun
25. Gün Sokağın köşesine kadar gidip gelin
30. Gün Parka yürüyün yada arabayla koşu yerine gidin
35. Gün Koşu yerinde koşanları seyredin
40. Gün Koşu yerinin çevresinde yürüyün
45. Gün Bir tur koşun
50. Gün Kendinize koşu elbisesi satın alın
55. Gün Birkaç tur koşun
60. Gün Yoruluncaya kadar koşun
65. Gün Koşmak yavaş yavaş alışkanlık haline geliyor
70. Gün Kendinizi iyi hissediyorsunuz. Artık başkalarına anlatabilirsiniz.
Değişimle ilgili en yaygın ve izlenmesi en kolay olan yol tedrici değişimdir.
Sonuçta büyük yol alacak küçük adımlar atmak demektir.
Sonuç için atılan adımlar farkına varılmayacak kadar küçük ve zamana yayılmıştır.
Kurtuluş Savaşından sonra izlenen süreçte Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve bu milleti savaşarak yıkamayacağını anlayan batılı Hıristiyanlar Sevr Antlaşmasını önümüze koymuştur. Bu oyunu görüp Sevr’e imza koymayan Türkler asıl zokayı ikinci dünya savaşından sonra çok partili hayata geçiş sürecimizin başında Menderes’in Marshall yardımlarını kabul etmesi ile yutmuştur.
Amerika ve haçlı Avrupa’nın asıl saldırıları o zamanlarda biraz daha profesyonelleşmiş ve savaşın şekli ekonomik savaşa dönüşmüştür.
Atatürk’ün ölümü veya öldürülmesiyle beraber sahipsiz kalan genç Türkiye Cumhuriyeti milli bir siyasetten yoksun bırakılmış gayrı milli bir yönetim tarzıyla yönetilmiş ve 1960’ların sonunda kardeş kanı akıtma aşamasına gelmiştir.
1980 12 Eylül’üne kadar devam eden bu durum ihtilal günü bir Amerikan ordu yetkilisinin ‘ Bizim çocuklar Türkiye’de yönetimi ele geçirdi’ demesiyle asıl sahibini işaret etmiştir.
1968 yılında Ruhi KILIÇKIRAN’ ın şehit edilmesiyle başlayan anarşi ortamı 12 yıl devam etmiş/ettirilmiş, ülke siyasi ve ekonomik yönde zayıflatılmış, Rusya’nın komünistleri, batının emperyalist güçlerinin kucağına itilmiştir.
Ancak bu hesabı yapanların hesaplarına katmadıkları bir şey vardır.
O da bir Rus Polit Büro üyesinin dediği gibi sivil direniş.
İşte o sivil direniş hiçbir şekilde ama hiçbir şekilde bu ülkeyi böldürtmeyecek olan Türk İslam Ülkücüleri.
Evet, o günlerde ülkeyi parçalamaya yönelik bir şeylerin alt yapısı hazırlandı ve servis edildi ancak sonuca varılamadı.
1980 sonrasında ‘Bizim Çocukların’ idaresinde gidilen genel seçimler 1983 yılında güçlü bir hükümet çıkardı gibi görünse de o hükümetin başımıza musallat ettiği dağdaki 3–5 çapulcu ve uzantıları, bugün izlenen gayrı milli siyaset sayesinde ‘Kürdistan’ı en geç 15 yıl içinde kurarız’ gibi it ulumalarına başladı.
Ama söyleyene değil söyletenlere bakacaksın.
Bu sözler 25–30 yıl evvel söylenseydi söyleyenin kafası orada kopardı herhalde.
Ancak izlenen yol küçük adımlarla zamana yayıldığı için bugün tamamen eli zayıflatılmış bu milletin içinden taraftar bile bulabiliyor.
Önceleri bir piyon parti bulup meclise soktular, daha sonra yakalarına kurdele taktılar, daha sonra şiveyle yemin ettirdiler, daha daha sonra bakan, belediye başkanı yaptılar, şimdi
de ülke kurduracaklar.
Biz bu kafayla gidersek oda olur! *
Bölünüyoruz beyler bayanlar bölünüyoruz.
Görün bunu artık kimse farkında değil.
Yazının başındaki örnek bu işin yol haritasıdır.
Acaba biz örnekteki kaçıncı gündeyiz.
İlk günde olmadığımız kesin.
Bir an önce aklımızı başımıza alıp kendimize gelme zamanıdır.
Yarın çok geç olacak.
Önümüzdeki çok kısa zamanda irademizi sadağımızdaki son ok gibi fırlatıp bu bölme işlemi yapan zihniyetin alnının ortasından çakmalıyız yoksa ellerindeki hançer Güneydoğumuzdan kalbimize saplanacak haberiniz olsun.