Hoşgörü

Bir güzelin hatırına dünyaya gelen nice insan evladından diktatörlerde çıktı. Halklarına hep zulüm ettiler. Hep halkın iyiliği ve güzel gelecek günler için kanunlar, savaşlar çıkardılar. zulmun çeşitli yollarını buldular. Hep bir düşman, hep bir öteki yarattılar. Aslında kendilerinden başka kimseyi tanımadılar. Bu sebeble gerçek diktatör olamadılar. Gerçek diktatörün hoşgörü olduğunu öğrenemediler.
Osmanlı ve öncesindeki devletlerimizin başarısı tebalarına gösterdikleri hoşgörüydü. İnsanlar din, dil, ve yaşayış konusunda serbest bırakılmış. Devletin başındaki hakan, padişah her kim var ise bu konuda garanti vermiş. Bu hoşgörü devamlılık arz ettiği için atalarımızı barbar diye tanıyan yerel halk zamanla onların dinini kendine din, dilini kendine dil yapmış. Atalarımızın gittikleri yeni memleketler bizzat orada yaşayanlar tarafından atalarımıza vatan haline getirildi.
Gücümüzü kaybettikçe elimizden çıkan vatan topraklarında günümüzde yaşayanlar hala o günlerin özlemindedir. Hakimiyetimiz altındaki huzurlu günlerin kıymeti zaman ilerledikçe daha iyi anlaşılıyor. Genç nesilin şahit olduğu Yugoslavya’nın parçalanma hikayesi ve uygulanan soykırım, hocalı katliamı ve soykırımı, Uygurlara uygulanan asimilasyon ve sistematik soykırım gerçekleri hala ortada bütün dertleri ile durmaktadır.
Devlet yönetenler hoşgörüyü en tepeye koymalı. İnsanları katletmeyle, onurlarıyla oynamakla bir sonuca varılamaz. Türk devlet geleneği insan hürriyeti ve yaşam hakkı üzerine kuruludur. Bu sayede insanlar Türk hakimiyetinden çıkmalarına rağmen bugün biz Türküz diyorlar. Kendilerini Türk olarak görmek istiyorlar. Yurt dışına çıkın bu gerçeği göreceksiniz.
Devletimizi bugün yönetenler halkımıza düşmanlık etmiş ve etmekte olanlara gösterdikleri hoşgörüyü halkın bizati kendisine göstermeliler. Devlet geleneğimizi yanlış yorumlamanın sonu hep yıkım oldu. halıkına hoşgörü göstereceksin. Düşmanına kılıcını. Çağın şartlarına göre bunların nasıl yapılacağı yöneticilerin becerisine kalmış.
Aksi takdirde halk gereğini çağa uygun usullerle yapar.