Dünyayı kasıp kavuran ve yüzbinlerce kişinin ölmesine yol açan koronavirüs salgını ile ilgili yapılan istatistiklerde kadın liderlerin yönettiği ülkelerde salgın ile mücadelede daha başarılı bir performans görülüyor.
Çin’in Wuhan kentinden başlayıp hızla bütün dünyaya yayılan koronavirüs salgını ülkelerin yönetimleri için de önemli bir sınav oldu. Gelişmiş ve ekonomik olarak en güçlü ülkelerin bile bir salgın durumuna ne kadar hazırlıksız olduklarını adeta canlı yayında izliyor bütün dünya. Bütün dünya liderleri bu ölüm kalım savaşında, aynı zamanda bir liderlik sınavı veriyor. Dikkat çeken şeylerden biri başarısı dünyaya örnek olan ülkelerin liderlerinin kadın olması.
Almanya, Yeni Zelanda, Tayvan ve Danimarka en çok öne çıkan ülkeler oldu. Yeni Zelanda Jacinda Ardern liderliğinde sıkı karantina şartlarına uyum sağladı; halkın Ardern hükümetine olan güveni bu süreçte yüzde 80’den fazla.
Sakin ve kararlı
Avrupa’da ise Almanya koronavirüs krizini en başarılı yöneten ülke. Daha salgın ülkeye ilk girdiği günlerde Merkel, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana karşılaştıkları en büyük zorlukla karşı karşıya olduklarını söyledi. Bu söylem Alman toplumunun salgının ciddiyetini algılamasında önemli bir çıkış oldu. Sonrasında da sıkı tedbirler geldi. Son olarak, 158 bin vaka olan Almanya’da iyileşen hasta sayısı 100 binden fazla. Ölüm sayısı ise 7 binden az. ABD’de geçtiğimiz hafta sadece bir günde 4 bin hastanın hayatını kaybettiği düşünüldüğünde Almanya’nın krizi oldukça iyi yönettiği bir gerçek. Halkın yüzde 70’inin enfekte olacağını açıklayan Şansölye’nin her ölümün büyük bir kayıp olduğunu ifade etmesi takdir edilen bir iletişim becerisi. Merkel’in krizi büyük bir sakinlik ama aynı zamanda kararlılıkla yönetme tarzı oyları düşmekte olan lidere adeta can suyu olmuş gibi görüyor.
Tayvan Cumhurbaşkanı Tsai Ing-wen, korona kriz sürecini en iyi yönetenlerden biri. Çin’e oldukça yakın olan ve Ocak ayında ilk vakanın görüldüğü ülkede çok hızlı bir şekilde karantina uygulamaları başladı. Sıkı şehir içi hijyen uygulamaları da eş zamanlı başladı. Tayvan’da toplamda tüm ülke karantinaya alınmadı zira 124 vaka varken kontrolün sağlandığı ülkede sadece altı ölüm var. Ülke süreci öylesine iyi yönetti ki şu an birçok Avrupa ülkesine ve şimdi ABD’ye milyonlarca yüz maskesi gönderiyor. Tsai’nin süreci yönetmedeki kararlı ama başarılı iletişimi muhaliflerinden bile destek gördü.
Şimdilerde okulları açmaya başlayan Danimarka salgının en kötü günlerini hızla geride bırakanlardan. Sadece 8 bin vaka ve 370 ölüm yaşandı ülkede. Başbakan Frederiksen, açık ve net söylemiyle krizi halka çok iyi aktardı. Tedbirleri çok hızlı aldı ve sonunda da krizi kontrol altına alındı.
Sorulması gereken soru ne?
Kadın liderlerin krizi çok başarılı yönettiği vurgulanan nokta. Peki, her şey kadın olmalarıyla mı ilişkili? Ya da sadece kadın olmaları yeterli mi bir krizi başarıyla yönetmelerinde. Açıkçası aklıma çocukluğumda ilk kez bir kadın başbakan gördüğüm günler geldi. Tansu Çiller bir kadın liderdi. Çok önemli bir kriz sürecinde koltuğa geçti. Krizi daha da derinleştirdiği gibi ülkede yönetimde ‘kadın şefkati’ bekleyen herkesi hayal kırıklığına uğrattı. Bir ekonomist olarak ekonomiyi devalüasyon denen kavramla tanıştırdı. 90’larda yaşanan JİTEM olayları, Doğu’daki terör eylemlerini yönetme tarzı ise demokratik ülkelerdekiyle asla örtüşmüyordu. Tansu Çiller aslında tek başına kadın olmanın, bir krizi iyi yönetmeyi açıklamak için oldukça yetersiz kaldığının sağlaması. O yüzden bu kadınları başarılı kılan arka plan da önemli.
Merkel’in ulusa seslenişleri çok sahipleniciydi
Korona krizi ile mücadele eden liderlerin ortak özelliklerinin kadın olmalarıyla açıklanması en çok kadınların yıllar içinde geliştirdikleri değerli yeteneklerine ve gösterdikleri çabaya haksızlık olur. Kadın liderlerin başarısının altında kriz iletişimini çok iyi yönettikleri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Örneğin Merkel’in ulusa seslenişleri çok sahipleniciydi. İletişim mesajlarını öyle net ve bilimsel kurgulamış ki bütün dünyada viral oldu. Korona için ilk yaptığı açıklama bir başbakandan çok bir bilim insanı sunumu tadındaydı. Diğer taraftan bu kadar komplike bir sorunu tane tane çok sakin ama çok kararlı ifade edişi, toplumu alınacak sert tedbirlere ikna etmeyi başardı. Kuantum kimyasında doktorası olan Merkel’in her konuşması binlerce kez çevrimiçi paylaşıldı. Verileri şeffaf sunması, açık ve güvene dayalı kurulan iletişim dili Merkel’i bu krizin kazananı yapan etkenlerden biri oldu.
Danirmarka’nın lideri Frederiksen de özellikle Facebook üzerinden yaptığı müzikli, samimi ve bilgilerle bezediği canlı video yayınlarla öne çıkıyor. Frederiksen Facebook’un akraba, dost ortamını tam bir korona mesaj panosuna çevirmiş. Bunu yaparken de kurumsal iletişim tonunu koruyor. Ülkenin genç sanatçıları, down sendromlu aileler, psikologlar, hekimler ve diğer ülke başkanları ile yaptığı görüşmeler canlı şekilde Facebook ortamında yayınlanıyor. Onun bu açık iletişimi ülkedeki onayını da yüzde 80’lere yükseltmiş. Toplum da tedbirlere uyumlu hale gelmiş.
Yeni Zelanda’dan Ardern, asık suratlı basın toplantılarından ziyade evindeki kanapesinden Facebook Live videoları aracılığıyla günlük iletişim kurmayı seçiyor. Bir başka önemli nokta ise kadın liderlerin başarılı iş çıkardığı ülkelerin hemen hepsinin medya okur yazarlığı grafiklerinde de üst sırada olması. Başarılı kriz yönetimi yapan ülkelerin 2018 verilerinde bu kategoride ilk 10’da sıralandığını görüyoruz. Türkiye sondan ikinci sırada. Ayrıca aynı ülkeler post truth haberler konusunda duyarlı. Ülke yönetim teknoloji şirketleri ile sıkı bir denetim içinde. Almanya’da doğruluğu sorunlu sağlık haberleri Facebook’tan kaldırılıyor örneğin.
Kadın liderler genellikle başarılı oluyor
Kadın liderlerin başarısını cinsiyete bağlayan bakış açısı yetersiz olsa da bir açıdan da mantıklı. Zira bir kadın olarak liderlik vasıflarıyla donatılmış bile olsanız basamakları çıkarken oldukça fazla mücadele veriyorsunuz. Bunu kadın CEO sayılarında da görmek mümkün. Kadınlar iyi eğitim alsa bile tepe noktalarda hâlâ çok az sayıdalar. Hayati boyunca bir erkekten görece daha çok şeylerle aynı anda baş eden kadın o noktada muhtemelen daha iyi bir iş çıkarabiliyor olabilir. Siyah ve LGBTQ bir sanatçı kendisiyle yapılan röportajda yaşadığı ayrımcılığa rağmen başarılı olmasını şöyle özetlemişti: “Bir siyahın başkan olması için Obama olması gerekir”. Kadınlar başarılı liderler oluyor genellemesi bana ilk bu cümleyi hatırlattı. Bir kadının o noktaya erişmesi için yüzlerce krizle aynı anda başa çıkması gerekiyor.
Bir diğer neden ise kadınlar kendi sağlıklarını erkeklerden daha ciddiye alma eğiliminde olmaları olarak gösteriliyor. Kadınların sağlık konusunda tedbir alma veya bir hekime başvurma eğilimi, yapılan araştırmalarda erkeklerden çok daha ileri düzeyde. Sağlıkla ilgili bir krizde de kadınların reflekslerinin daha hızlı çalıştığı ve durumu daha sıkı tuttukları da iddia ediliyor.
En önemli etkenlerden biri ise başarılı kadın yöneticilerin onların başarısına yollarını açan yönetim sistemleri. Sosyal devlet yapıları ve toplumsal cinsiyetin kadınları destekleyen ortam da önemli. Kadın hareketinin önemli isimlerden aktivist ve gazeteci Ayşe Düzkan da Twitter’da başarıyı kadın kimliklerine bağlamayacağımızı şöyle ifade ediyor: “Şefkat faktörü öne çıkarılıyor ama o da kadınlara mahsus değil. Zaten devlet başkanı sultan değil, hem partisinin politikaları çerçevesinde hem de devletin sınırları içinde hareket ediyor. Biz kadınların sırf kadın oldukları için olumlu özellikleri olduğunu düşünmüyoruz. Ne biyolojik ne toplumsal.” Ona göre, bu ülkelerin sağlık sistemlerinin iyi işlemesi ve sosyal devlet olarak kurgulanması başarının temel sebebi.