Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nde 2013’te gün yüzüne çıkarılan ve antik kaynaklarda “ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak adlandırılan “cehennem kapısı”, Eylül’de ziyarete açılacak.
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nde 2013’te gün yüzüne çıkarılan ve antik kaynaklarda “ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak adlandırılan “Plütonyum” (cehennem kapısı), eylülde ziyarete açılacak.
TERMAL SULARIN ORİJİNAL KAYNAĞI
Kültür mirası Pamukkale’nin en önemli merkezlerinden Hierapolis, ziyaretçilerine, birçok hastalığa şifa olduğu değerlendirilen antik termal havuzdaki tarihi sütunların arasında yüzme deneyimi yaşatıyor. Antik kent ayrıca, Hristiyanlığı yaymak için kente gelen İsa Peygamber’in 12 havarisinden biri Aziz Philippus’un anısına yapılan “Martyrion” ve Aziz Philippus’un mezarı gibi pek çok tarihi ve doğal güzelliğe ev sahipliği yapıyor.
Milattan önce 2. yüzyılda Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından kurulan ve “kutsal şehir” anlamına gelen Hierapolis’te İtalyan arkeologlarca 1957 yılında başlayan kazılarda birçok önemli tarihi alan literatüre girdi ve ziyaretçilere açıldı.
Prof. Francesco D’Andria başkanlığındaki İtalyan kazı ekibi, 2013’te antik dünyada “ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak kabul edilen Plütonium’u (Cehennem Kapısı) ve Pamukkale traverten havuzlarının oluşmasını sağlayan termal suların orijinal kaynaklarından birini buldu. Gün yüzüne çıkarılan yapı, o dönem arkeoloji dünyasında heyecan uyandırdı.
CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI OLARAK KABUL EDİLİYOR
Antik coğrafyacı Strabon’un verdiği bilgiye göre, pagan inanışının hakim olduğu antik çağda Hierapolis’teki termal suların kaynağı olan mağaradan çıkan gaz, oraya yaklaşan canlıları öldürüyor. Bu nedenle mağara, mitolojide yer altı dünyasının hükümdarı Plüton’un cehenneminin giriş kapısı olarak kabul ediliyor.
Plütonyum adı verilen cehennem kapısı girişinde adak törenleri yapılıyor. Bu törenlerde kapıdan içeriye gönderilen boğaların mağaradaki gazın etkisiyle öldüğü için Plüton’a kurban edildiğine inanılıyor. Böylece kutsal sayılan termal suyun gücü antik kente gelen davetlilere gösterilmiş oluyor.
EYLÜL’DE ZİYARETE AÇILIYOR
Araştırmaların ardından gizemi çözülen Cehennem Kapısı’nda restorasyon çalışmaları son aşamaya geldi. Önemli bir kısmı ayağa kaldırılan yapı, aslına uygun yapılan Hades ve cehennemin 3 başlı bekçi köpeği Kerberos’un heykeli yerleştirildikten sonra gezi güzergahına dahil edilecek ve Eylül ayında ziyarete açılacak.
Denizli Müze Müdürü hasan Hüseyin Baysal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hierapolis’in kutsallığını, Pamukkale’nin ünlü travertenlerini de oluşturan kalsiyum oksit içeren termal suyundan aldığına inanıldığını söyledi.
Hierapolis’in en özel yapılarından birininin, 2013 yılında bulunan “Cehennem Kapısı” olduğunu hatırlatan Baysal, “Antik dönemde burada kurban törenleri yapılıyor. Özellikle boğa kurban edildiği, eldeki kaynaklarda yer alıyor. Bu bir ritüel, kapıdan içeri gönderilen boğa bu gazdan etkilenerek ölüyor. Kente gelen özel davetlilere termal suyun gücünü gösterme açısında böyle bir tören düzenleniyor.” diye konuştu.
Baysal, pagan inancı döneminde yapılan törenin, Hristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinden bir süre sonra daha devam ettiğini hatırlattı.
“GİZEMİ BİLİMSEL OLARAK ÇÖZÜLDÜ”
Cehennem Kapısı’nın, Hristiyanlık iyice benimsendikten sonra paganlıktan gelen batıl inancın önüne geçilmek için tahrip edildiğini ve bir süre sonra da kentte meydana gelen depremlerden birinde yıkıldığını ifade eden Baysal, şu bilgileri verdi:
“Yapı bulunduktan sonra alan ziyaret kapatıldı ve kazılar başlandı. Restorasyon çalışmalarında sona gelindi ve inşallah eylülde ziyaretçilere açmış olacağız. Böylece Plütonyum, ziyaretçiler açısından ciddi bir görünüm arz edecek. Hem bilim dünyası ve hem de turizm açısından Pamukkale için ciddi bir gelişme olacak. Burası çok özel bir yer, traverteni, suyu ve tarihi ile dünyada başka örneği yok. Gizemi bilimsel olarak çözüldü. Buradan çıkan gaz, yerin derinliklerinden gelen ve bol miktarda kalsiyum barındıran suyun, basınç altında yüzeye çıkması sonucu suyun içindeki karbondioksidin uçmasıyla ortaya çıkıyor. Bu da soluyan canlıları zehirliyor. Hatta günümüzde özellikle kış aylarında zaman zaman buradan geçen kuşların bu gazdan etkilenerek öldüğü biliniyor.”