
Abdülhamit sonrası süreç Türkler açısından dönüm noktalarından olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk bu dönemde ortaya çıkmıştır.Atatürk, hayatı incelendiğinde nerede ne yapacağını bilen bir görüntü çizmiştir.
Gençliğe hitabesinde ta 1927 yılında bugünü görmüş ve;
“….İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.
Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir….” diye devam etmiştir.
Bir kimseyi lider yapan özelliklerin başında, hızlı karar verebilme ve bu kararı aynı hızla uygulama, ileriyi görebilme veya sonrasıyla ilgili tutan tahminlerde bulunabilme yeteneği vardır.
Bu konuda dünyaya bakıldığında Türk milletinin diğer milletlere göre daha fazla sayıda lider çıkardığı da somut bir gerçektir.
Biraz derinlemesine incelendiğinde, Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’de dediklerinin bugünkü yaşadığımız Türkiye olduğunu anlamamak için insanın zeka özürlü olması gerekir.
Evet; istiklal ve cumhuriyet bugün tehlike içindedir ve savunmak için şartlar kesinlikle çok zorlaştırılmıştır.
Bütün ekonomik kalelerimiz bilerek ve isteyerek zaptettirilmiş, ordularına sızmalar olmuş ve güzel memleketimizin her köşesi punduna uydurularak satılmış, peşkeş çekilmiş vaziyettedir.
Güneyimizde savaşla toprak alamayan dış güçler bugün parasıyla dönüm dönüm toprak alıyor.
Memleketi yönetenler gaflet, delalet ve hatta ihanet ihanet içindeler ve maalesef buna dur diyecek ne kişi ne de yasa var.
Yasalar bu peşkeş ortamına uydurulmuş, hatta ve hatta Anadolu’yu Anadolu yapan Türklerden arındırılmış bir anayasa icat edilerek işler biraz daha kolaylaştırılmak istenmiştir.
Çözüm adı altında çıkarılacak bir genel af kapsamında 30 yıldır Türklerin son vatanını kast eden bölücülerin elebaşının önce ev hapsine daha sonrasında şartlı tahliyesini bile konuşulur hale getirilmiştir.
Hepiniz bilirsiniz modern yapılarda önce yapılmak istenen hükümetlerce ortaya atılır konuşturulur, daha sonrasında halk mecbur bırakılarak uygulanır.
Bunun adı sinsire sindire icraattır, bunu da herkes yer.
Millet 80 yıl önce Mustafa Kemal’in dediği gibi izlenen mali politikalarla fakr-u zaruret içinde bırakılmış ve kafasını oynatamaz hale getirilmiştir.
Çünkü aç ve sıkıntılı bir millet üretemez ve gelecek yardımları bekler.
Tarihinin en kötü dönemlerinde kurtarıcısını bulan bu necip millet Atatürk’ten sonra ülke bölünme aşamasına geldiği anda kurtarıcısını yine bulacaktır, bulmalıdır.