Itrî, bestelesin Tekbîr’ini;
Evliyâ, okusun Kur’ân’lar!
Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman’lar
Na’tını Galip yazsın,
Mevlid’ini Süleyman’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!
Gel, ey Muhammed, bahardır…
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır…
..mısraları ile yeni bir şey söylemese bile, gelenekle yeniden bağ kurmak ve kültürel devamlılığı sağlamak adına anlamlıdır.
Kültürel bakımından Ziya Gökalp’in yanılgısı: Musikimizi Bizansa, şiirimizi aceme, düşüncemizi araba bağlamasıdır.
Çıkış yolu olarak ta, edebiyatımızı folklorda, şiirimizi sadece saz şairlerinde araması idi.
Gökalp’in halka dönülmesi fikri dikkatlerin o tarafa çekilmesi, ne bakımından haklı idi aslında doğru olan mevcut halk kültürü ile aydın kültürün birliği (tavhidi) bağlarının muhafaza edilerek geleceğe yürümesi olmalıdır bu bakımından Ziya Gökalp akademisyenler tarafından eleştirilmiştir.
Ziya Gökalp’te biraz Comte birazda, esin kaynağı olan Fransız sosyolog Émile Durkheim izlerini görürüz.
Tıpkı Yusuf Akçura da sürrealizmin izlerini gördüğümüz gibi.