Geçtiğimiz grup toplantılarında MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ıspata gerek olmadığına inandığım söylemlerine karşı başbakanın hangi psikoloji ile ile söylediğini anlayamadığım salya sümüklü cevabı geldi.
Devlet bey ile başbakan arasında bu sıkıntılı söylemler savaşında son söz başbakan tarafından söylenen ve MHP cenahından herhangi bir açıklama yapılmayan sözler oldu.
Veya bu açıklama milletin duyamayacağı kadar kısık bir sesle yapıldı.
İsterseniz ana hatlarıyla iki liderin söylediklerini bir hatırlayalım.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli,”Bizim temelimizde; haram lokma yoktur, ayakkabı kutuları yoktur, soygun yoktur, yolsuzluk betonu yoktur, papaz cübbesi giyip sırıtmak, bölücülerle kan sofrasında bağdaş kurup pazarlık kabına kaşık sallamak olmamıştır.
Türklüğü inkar etmek, milliyetçiliği ayaklar altına almak, yol için cami yıkmak, keyif için gönül kırmak, evlat için hazine arazisi yağmalamak, iktidar koltuğu için iradesini ipotek ettirmek bizim temelimizde, fıtratımızda görülmeyecek bir yozlaşma halidir.
Başbakan bizim çatımızı ve temelimizi bırakmalı, kendi köksüzlüğüne, kendi kimliksizliğine kafa yormalıdır” diye konuşmuştu.
AKP Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin bu sözlerine karşılık olarak;
“MHP on yıllar boyunca bu korkularla işi idare etti terör korkusuyla varlığını idame ettirdi.
Bu sabah yaptığı konuşmada Bahçeli, baştan aşağı tüm konuşmasında ağzından salyalar aktı tamamen müfteri edasıyla yaptığı konuşma.
16-17 yıldır partinin başındasın, geldiğin nokta ortada.
MHP’li kardeşlerim bu adamla bir yere gelemezsiniz, yapısı buna müsait değil bunun varlığı MHP teşkilatı için tehlikedir.
Bu ülkede CHP’nin yavrusu DSP ile beraber görev zararı adı altında bu ülkenin sıkıntıların en büyük sebebi oldunuz.
Devlet bankalarını batırdınız, bu siyasette çırak bile olamaz, bunun varlığı MHP teşkilatı için tehlikedir.
Bugün yine iftiralarla dolu, yolsuzluklar şu, bu falan.
Evladıma hazine arazisi tahsisinden bahsediyor, terör örgütünün başıyla aynı sofraya oturmaktan bahsediyor.
Ey Bahçeli bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin.
Müddei iddiasını ispatla mükelleftir.
Üç buçuk yıl bu ülkede başbakan yardımcılığı yaptın takımın yargılandı.
Efendim kurtuldu, niye kaçıp gittin iktidardan?
Sakarya depremlerinin Düzce depremlerinin altında kalan sensin sen.
Oraları ayağa kaldıramadınız, kaçıp gittiniz, biz geldik ve oraları ayağa kaldırdık.
Ayakkabı kutularıyla konuşup duranlara söylüyorum, o kutular ne milyonlarca avro ne de dolar sığar ancak o sizin kasalara sığar.
Benim hakkımda köksüz ve despot diyenler bunun karşılığını mahkemede verecek” diyerek diğer konularına geçiş yaptı.
***
Benim başbakanın bu söylediklerinde geçen 3 kelimeyle kurduğu deyim biraz tuhafıma gitti.
Güç zehirlenmesi midir yoksa karşı tarafı ciddi manada adam yerine koymama mıdır bilmem ama ağzından salyalar akıyor demesi tuhaf oldu.
Şimdi ben burada bir adım durup bir soru sormak istiyorum.
Ancak cevabını kendini ülkücü diye tanımlayan kardeşlerimden istiyorum.
Soru şu.
Kimin ağzından salya akar?
Bu iki oldu, evet ikidir başbakan bu tabiri ülkücülerin lideri Devlet Bahçeli için rahatlıkla kullanıyor.
Ağzından salyalar akıyor.
Bu kadar hazım biraz karın ağrısı yapar benden demesi.
Belki de bir türlü teveccühü yakalayıp MHP’nin ve ülkücülerin Türk milletinin oylarını kazanamayışının sebebi de bu her söyleneni çok rahat hazmetmesidir ne dersiniz?
Senin genel başkanına birisi ağzından salyalar akıyor diyecek, alçak diyecek, adi diyecek sen susacaksın, öyle mi?
Kusura bakmayın kimse bu sözlere sessiz kalan adamlara oy vermez.
Kardeşim kimin ağzından salya akar?
Adamı delirtmeyin, oturup ağlayacağım şurada sinirimden.
Allah rızası için bana cevap verin aklımı oynatacağım.
Kimin ağzından salya akar?
Yetkili değilim ki partim adına açıklama yapayım, yetkili değilim ki çıkayım bende birisine yediğinin içtiğinin hesabını sorayım.
Dokunulmazlığım yok ki bildiklerimi bende söyleyeyim.
***
Bırakın Allahınızı severseniz bu işleri, siz en iyisi bakın dalganıza, dümeninize.
Ülke gündemini de bırakın Tayyip Erdoğan ve tayfası yürütsün, boşuna kalabalık yapmayın.
Siyaset böyle yapılmaz.